ÜYELERİNİ KAZANÇ KAPISI OLARAK GÖREN SENDİKACILIK ANLAYIŞINI KINIYORUZ
Her yıl Mayıs ayında yapılan lakin bu yıl pandemi dolayısıyla Temmuz ayına ertelenen sendikaların üye sayılarının tespitine yönelik çalışmaları devam ediyor. Malesef üzülerek ifade ediyoruz ki ülkemizde henüz sendikal ahlakın ve kültürün bugüne kadar hayata geçirilememesi nedeniyle, akla hayale gelmedik desiselerle karşılaşıyoruz. Aslında sivil toplum kuruluşu olan sendikacılığın çok önemli olduğu tartışılamayacak kadar aşikardır. Genel manası ile ele alındığında sendikacılığın iki ana görevi vardır. Birincisi arabuluculuk, diğeri ise haksızlığa uğramış üyelerin haklarını sonuna kadar (yasaların verdiği yetki doğrultusunda) savunmak. Sendikacılık bu doğrultuda yapıldığında insan için hakkı tutup kaldırmanın ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Kuruluş amacı, görev, yetki ve sorumlulukları bu minvalde olduğu halde, sendikacılığı özde değil sadece sözde benimseyip şahsi emellerini ön planda tutarak bu işi yürüttüklerini zannedenlerin ipliklerinin de pazara dökülmesinin zamanının geldiğine inanıyoruz. Kamu sendikacılığının hayatımıza girdiği günden bu ana dek, üyelerinin menfaatinden daha çok süfli emellerini gerçekleştirmek ve arka bahçelerinde oldukları oluşumların kontrolleri altında olmalarını bir kazanç olarak görenlerin kimler olduğunu da herkesin bildiğine inanıyoruz. Tüm bu açıklamalardan sonra anlaşılan o’dur ki; günümüze kadar sendikacılık bir kaç anlayışla yapılageldi. Şöyle ki; 1- Siyasi görüş çerçevesinde yapılan sendikacılık. 2- Üyesi olduğu sendikasında yer bulamadığı için yeni bir sendikanın kurulması ile oluşturulan sendikacılık 3- Desinler için ve egosunu tatmin için oluşturulan sendikacılık 4- Ahlakı ve kültürü doğrultusunda oluşumu gerçekleştirilen ve adeta tırnaklarla mermeri kazıya kazıya yapılan sendikacılık. Elbette günümüz sendikacılığının gruplandırılması sadece bunlarla sınırlı değil. Diğer taraftan asıl üzerinde durulması gereken sendikacılığın diğer yönünün de gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir. Bu ise, sendika temsilcilerinin üyelerini faydalanılacak ve kazanç elde edilecek cenah olarak görülmesi. Çünkü tüyü bitmemiş yetimlerin haklarından kesilerek ödenen sendikal aidatların nerelere, nasıl ve ne şekilde harcandığının şaibelerden beri olmaması. Bunun en bariz örneği ise, son zamanlarda özellikle Temmuz sayımında üye sayılarının yüksek çakması adına yeni katılımı sağlanacak her bir üye için 60 TL ‘nin sendika temsilcisine verileceği taahhüdü. AFAD-SEN olarak bu ahlak dışı sendikacılık anlayışının önüne geçilmesi gerektiğini sürekli gündeme getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Lakin kamu sendikacılığını faaliyetlerden daha ziyade tamamen teslimiyetçi ve menfaatperest düşünceyle yapanların özellikle kamu çalışanları tarafından çok iyi bilinmesine ve kendilerini bir kazanç metaı olanlara tarihin en büyük dersin verilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Ayhan ÇELİK Genel Başkan
Leave a comment